Karemetal Grubu ve Metal Mobilyalar

İkinci dünya savaşının etkisi altındaki mobilya endüstrisi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de zorluklar içerisindedir. Küçükerman Türkiye’de 1950’lerde mobilya sanayinin içinde bulunduğu durumu şöyle açıklamaktadır:

Osmanlı Döneminde 1850’li yıllarda kullanılmaya başlanan, Avrupa’daki Sanayi Devrimi’nin ürünleri ilk mobilyalardan bu yana, bu alana genellikle yabancı uyruklu ya da Rum mobilya ustaları hakimdir. Aradan geçen yüzyıl boyunca pek bir şey değişmemiştir. 1950’lerin Türkiye’sinde de durum hemen hemen aynıdır. Üstelik, İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği sıkıntılı dönem tam atlatılamamıştır. Ahşap mobilya yapımı için gerekli olan nitelikli malzeme zorlukla bulunmaktadır. Hatta, o yıllarda ahşap sanayi denilince, üzüm, incir kasaları, nalın, buzdolabı yerine kullanılan tel dolap, yalın büro ve ev mobilyaları ile elbise dolabı gibi ürünler akla gelmektedir. Kısacası, ülkede hem gelişmiş bir mobilya sanayi yoktur, hem de ithalat yapmak imkansız gibidir. Hele madeni mobilya alanında saçtan yapılmış ilkel büro dolapları dışında, örnek de yoktur. (Küçükerman, 1995, s.139)

Küçükerman’ın da açıkladığı gibi Türkiye’de 1950’lerde malzeme ve üretim tekniklerindeki eksiklerin etkisi sonucunda mobilya üretimi yapan çok az firma bulunmaktadır. Dönemin dekorasyon dergilerinde sadece birkaç mobilya üreticisinin adlarına rastlanmaya başlanmıştır. İstanbul’da 1944’te kurulan “Masis” adlı bir çelik mobilya üreticisi bunlardan biridir. 1950’lerde “Mobilya Meselesi” adı altında çeşitli makaleler de yayınlanmıştır. Ancak bu tarz yeni girişimler ve yeni üretimler yalnızca İstanbul’daki küçük bir kullanıcı kitlesine hitap etmiştir. (Ayyıldız, 2006 s. 359). 1950’lerden sonra Karemetal grubu dünya tarzlarını takip ederek, gerek çalışma yöntemleri ile gerekse tasarladıkları mobilyalar ile Türk tasarım tarihine geçen önemli bir kurum olmuştur.

1953 yılında akademinin heykel bölümünde metal atölyesi kurulmuştur. Sadi Öziş, İlhan Koman ve Şadi Çalık gibi İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi mezunu heykeltıraşlar kurdukları atölyede, 1955’ten başlayarak metal mobilya üretmeye başlamışlardır.

Akademide kurulan metal atölyesinde mobilya üretmeye başlanması bu sanatçıların içinde bulunduğu zorlu ekonomik koşullara aradıkları çözümün bir parçası olarak gelişme göstermiştir. Sadi Öziş bu yılları şöyle özetlemektedir:

Paris’te sadece resimle, heykelle, güzel sanatlarla ilgileniyoruz. Aklımızda hiç böyle metal mobilya diye bir şey yok. Ama, o yıllarda Türkiye’de de mobilya diye bir şey yok. Metal atölyesinde bu çalışmaları yaparken, biraz da böyle bir üretim alanı kurup kuramayacağımızı araştırıyoruz. Aynı zamanda metal heykel de yapıyoruz. Ama, onlar atölyede bıraktığımız yerde duruyor. Nitekim, her yıl Ankara’da açılan resim- heykel yarışmalarında, Sadi Öziş, İlhan Koman, Şadi Çalık’ın 1. ve 2’lik Ödülleri alan eserleri, halen Resim ve Heykel Müzesi’nde bulunuyor. Kimsenin heykel falan satın aldığı yok o zaman. Hepimizin de bir yan gelire ihtiyacı var. O yüzden hem sanat eseri, hem mobilya olan ürünler yapmayı düşünerek bu işe başlamıştık. (Küçükerman, 1995, s.139)

Sönmez (2011,s22) Karemetal Grubu tasarımlarını sanat piyasasının olmadığı bir dönemde sanatçılar için yaşam mücadelelerinde önemli bir basamak, hem de heykel sanatı ile tasarım arasında ülkemizde kurulmuş olan ilk diyaloğun ürünleri olarak oldukça önemli bir yere sahip olduğunu belirtmektedir.

Kısa sürede mobilyalar ilgi toplamaya başlamıştır. İlk olarak Mimar Fazıl Aysu ile Dekoratör Baki Aktar’ın sahip olduğu Moderno firmasının dikkatini çekmiştir.

Moderno firması Sanatçılarla ortak bir atölye açmaya karar vermiştir. Elmadağ’da kendi galerilerinin arkasındaki atölyenin bir bölümü bu işe ayrılmıştır. Aslında ahşap atölyesi olan bu bölümde, kaynak yapılırken her an bir yangın çıkabileceği görülünce, Şişli’de başka bir atölye kurulmuştur. (Küçükerman, 1995, s.140)

Dönemin önemli Mimarı Sedad Hakkı Eldem İstanbul Kilyos’ta yapmaya başladığı yeni otelin iç mimarisinde bu metal mobilyaları kullanmak istemiştir. Büyüyen iş kapasitesini karşılamak üzere Şişli’de Karemetal atölyesi kurulmuştur.

Karakuş (2007,s.108) metal heykel atölyesinin stüdyosunda üretilen mobilyaların büyük ölçüde heykelden öğrenilen ve buna dayanan bir yöntemle ve bunun yanı sıra önemli bir ergonomik kaygıyla imal edildiğine dikkat çekmektedir. Karemetal adlı atölyede mobilyada doğru ölçüyü bulabilmek için denemeler yapmışlardır. Kumun üzerine oturup bunun alçı kalıbını almış daha sonra da negatif kalıbını alarak mobilyaları için kalıplarını almışlardır. Bu kalıplara demir çubukları yerleştirerek koltukların, sandalyelerin eğimlerini hesaplamışlardır. Bu yüzden de yaptıkları metal mobilyalar insan vücuduyla uyumlu ve son derece ergonomiktir. (Ayyıldız, 2006, s. 360) Karakuş (2007,s.108) Karemetal Grubunun tasarladığı mobilyaların imal edilme tarzının 1940’lar ve 50’lerdeki benzer mobilya tasarımı örneklerinin, özellikle de modern tasarım tarihinde ikonlaşmış örneklerin ruhunu hatırlattığını belirtmektedir. Karemetal grubunun mobilyaların biçimsel özelliklerini ABD’de Charles ve Ray Eames’in işlerine paralel gidecek bir tarzda insan bedeninden aldığına dikkat çekmektedir. Karemetal grubu tasarımcıları ürünlerini imal etme sürecinde ise dünyadaki meslektaşları kadar şanslı değildir çünkü Türkiye’de sınırlı malzeme ve tekniklere sahiptirler. Bu yıllarda Tasarımcılar tamamen başka ürünlerden elde ettikleri malzemeleri yeniden biçimlendirerek tasarımlar yapmışlardır. Mobilyalarında Kümes teli, fındık eleği, su borusu, elektrik kablosu gibi malzemeleri kullanmışlardır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir